Yasın İlk Evresi: İnkar Süreci

Yasın İlk Evresi: İnkar Süreci

“Deprem Sonrası İyilik Haline Geri Dönüş” serimizin bu dokuzuncu bölümünde, yas sürecinin ilk evresi olan “inkar” evresini irdeleyeceğiz.

 

İnkar evresi, adından da anlaşılacağı üzere, değişen durumun gerçekliğinin henüz kabul edilemediği evreyi tanımlar.

 

Bu evreyi basit bir “Ben inkar ediyorum. Böyle bir olay olmadı.” ifadesinde kendisini bulan tekdüze ve indirgemeci bir süreç olarak düşünmek yanıltıcı olabilir.

 

İnsan organizması fiziksel olarak nasıl son derece karmaşık ise, psikolojik olarak da fazlası ile karmaşıktır ve hiçbir iki insan bir değeri ile aynı yapıya sahip değildir; ne fiziksel ne zihinsel ne de duygusal olarak.

 

Bu kendine özgülük kendisini inkar sürecindeki duygulanım, zihinsel süreçler ve dışarıya yansıyan davranışlarda da kaçınılmaz olarak gösterir.

 

Yaşanan kayıp, içinden geçilen evre ve nedeni aynı olsa bile, herkes kendi içinde inkar evresini farklı şekillerde yaşayabilir, o esnada farklı şekillerde hissedebilir ve bu deneyim dışarıya farklı şekillerde yansıyabilir. Yani herkesin inkar aşaması birbirinden farklıdır.

 

Örneğin inkar sürecinden geçen bir kişi içine kapanıp kimse ile görüşmek istemezken bir diğer kişi tamamıyla normal ve sosyal gözüküp kendisini "iyi" hissedebilir. Veya bir başkası kafa karışıklığı yaşayıp unutkan olabilir ve işlerini organize etmekte güçlük çekebilir.

 

Yani bu kişilerin hepsi, farklı şekillerde hissetseler, düşünseler ve davransalar da, duygu, biliş ve davranışlarının kökeninde yatan süreç değişen durumun gerçekliğine inanamama, durumu idrak edememe ise, inkar sürecinden geçiyordur.

 

İnkar sürecini tanımanın biraz olsun kolaylaşması açısından, inkar sürecinden geçen kişilerin sıklıkla kendi iç dünyalarında ne yaşadığını sıralayalım.

 

🔸şok

🔸hissizlik

🔸her şeyin “normal” ve “iyi” olduğu düşüncesi

🔸kafa karışıklığı

🔸içe kapanma, asosyallik

 

Bazen insanlar bazı şeyleri “akıl edemedikleri” için veya şu ya da bu şekilde hissettikleri veya hissetmedikleri için de kendilerini kötü hissederler ve bir şeylerin yanlış olduğu kanısına varırlar. Bazen çevreleri de bu duygu ve düşünceleri pekiştirir.

 

Oysa kaybın hemen ardından yaşanabilen tüm bu zihinsel yetersizlikler, duygular ve/veya hissizleşme hali normaldir ve geçicidir.

 

Peki bu duygusal ve bilişsel tepkiler dışarıya nasıl yansır?

 

Bu duygusal ve bilişsel tepkiler, dışarıdan bakan kişilere sıklıkla şu şekillerde yansıyabilir:

 

🔸Etrafındaki kişilerden kaçınıyor, herkesten uzakta, yalnız kalmak istiyor.

 

🔸Yapılacakları / yapılması gerekenleri erteliyor, umursamıyor.

🔸Önceden olmadığı kadar unutkan oldu.

 

🔸Eskiye göre dikkati çok kolay dağılıyor, konsantre olamıyor.

 

🔸Düşünmeden hareket ediyor, düşüncesiz biri oldu, kimse umurunda değil.

 

🔸Kendisini sürekli bir şeylerle meşgul ediyor, hiç boş anı yok.

 

🔸”Ben iyiyim. Her şey iyi.” şeklinde konuşuyor ve/veya davranıyor.

 

Bu yansıyan tepkileri tanımak, hem geçici olduklarını anlamak hem de empatik yaklaşabilmek açısından son derece önemlidir.

Bu dönemde yargılayıcı, suçlayıcı, eleştirel olmamak önemlidir. Ayrıca, kişileri yüzleşmeye hazır olmadıkları gerçeklerle zorla yüzleştirmeye çalışmak süreci atlatma süresini azaltmayacağı gibi kişiye ek yükler getirerek süreci uzatabilir.

 

İnkar evresinin tamamlanması için zaman gereklidir. Hem kaybı yaşayan kişinin kendisinin hem de etrafındakilerin sabır, anlayış ve hoşgörüsü işleri kolaylaştıracaktır.

 

#saglikcimnet #saglikcim #wholemedics #wholemedics #yas #depremdeyas #yassureci #depremveyassureci #yassureciniatlatmak #yasinevreleri #inkarevresi #inkarsureci #inkar

Dizinin önceki yazısı için tıklayınız.

Dizinin sonraki yazısı için tıklayınız.